14.6 C
Ankara

Ege kıyılarından bildiriyorum

Paylaş:

Pandemide ikinci “yaz”ımız. Ben yine, “tatil” önceliğiyle değil ama “memleket” olması dolayısıyla Ege kıyılarındayım. Gezi direnişi başladığında da buralardaydım, 15 Temmuz darbe girişimi yaşandığında da. Kıyılarda her şey biraz “kıyıdan” yaşanır. Belki sadece Ege’de böyledir, belki merkezden uzaklaştıkça böyle oluyordur, belki de yanlış bir gözlemdir, bilemiyorum. Ama Ankara’daki kızkardeşim, 15 Temmuz gecesi büyük endişeyle beni “Oralarda durum ne?” diye aradığında, “Valla ablacım, sana şöyle anlatayım; komşu teyze balkonda çiğdem çitliyor” diye yanıt verdiğimi hâlâ anlatır. Pandeminin bu “ikinci yazı”nda da benzer şeyleri gözlemliyorum.

Geçen yaz yine uzun bir “kapanma” döneminden ve neredeyse 3 ay boyunca evden burnumu bile çıkarmadıktan sonra buraya ilk geldiğimde karşılaştığım tablo deyim yerindeyse beni şoke etmişti. Kimse maske kullanmıyordu, maskeler ya çenede, ya dirsekte taşınıyordu. Görünürde yoksa, çoğunlukla “Arabada kaldı yaav” idi.

Sahiller dolup taşıyordu, gençler “fiziksel mesafe”yi kesinlikle umursamıyordu. Siz pandemi önlemlerine uyma konusunda birazcık hassasiyet gösterecek olursanız size bir çeşit “manyak” gözüyle bakılıyordu: “Biraz abartmıyor musun yaağnii?”

Bir “COVID’e inanmıyorum”cular vardı, bir de “COVID diye bir şey yok yea!”cılar. Virüsün varlığından genom yapısına kadar her şeyin bilimsel olarak ortaya konduğu, sağlık çalışanlarının gece gündüz demeden, ailelerini göremeden, yaşamlarını hiçe sayarak çalıştıkları, (o tarihlerde bile) dünyada milyonlarca kişinin yakalandığı, yüzbinlerce kişinin yaşamını kaybettiği bir hastalığın “inanç” meselesi haline getirilmesi en azından ilginçti gerçekten.

Bunun faturası sonbaharda karşımıza çıktı hatırlayacağınız gibi. Vaka sayıları patladı. Her aileye en az 1 COVID-19 hastası düşünce, kayıplar acı bir şekilde yakın çevrelere kadar gelince “inanç” konusu kapandı sanırım.

Ne iyi ki, hastalığın aşısı için bu sürede yürütülen çalışmalar olumlu sonuç verdi ve yaklaşık 7 aydır -iyisiyle, kötüsüyle ve hâlâ çok yolumuz olmasına karşın- yürütülen aşılama programları sayesinde dünyada şu ana kadar uygulanan COVID-19 aşısı miktarı 3 buçuk milyar dozu geçti.[1]

Gelelim bu yazaa. Bu yaza, Prof. Dr. Esin Şenol’un “aşı bulunduktan sonraki pandemi içinde pandemi potansiyeli olan ilk varyant” diye nitelediği[2] ve yayılma hızı “orijinal virüs”ten daha yüksek olan “Delta Varyantı” ile birlikte girdik. Tehdit çok büyük, büyük olmasına ama; artık aşılama oranlarının gün gün yükselmesinin verdiği rahatlıktan mı, zor bir kışı, “tedbir yorgunu” uzun bir dönemi yasaklarla geçirmiş olmanın yarattığı bunalmışlıktan mı, yoksa 1 Temmuz’dan itibaren “ne gelirse turistten gelsin” diyerek pandemi önlemlerinin tümüyle boşlanmasından mı bilemiyorum, bu yaz “kıyılardaki” tablo daha da inanılmaz!

Sanki pandemi bitmiş gibi bir rahatlık. Maskeler çeneden, dirsekten bile atılmış. Sahillerde iğne atsanız yere düşmüyor. Komşu gezmeleri artmış. Düğün, nişan, sünnet organizasyonları gırla. Katılımcı sınırlaması da kalkmış zaar, 780 davetlinin bulunduğu bir sünnet törenine davet edildik geçen gün! Tamam açık hava avantajımız ve aşılama oranlarında artış var, doğru ama bu halk sağlığı önlemlerinin ihmal edilebileceği anlamına gelmiyor.

Yok, yok; salgından korunmanın yolunu bireysel önlemlere indirgeyecek, yasaklarla ya da polisiye önlemlerle yol alınabileceğini savunacak değilim. Aksine, hükümetin politikalarındaki, uyguladığı yasaklardaki çelişkilere, tutarsızlıklara dikkat çekmek amacım. Ölçüsüz ve tutarsız kısıtlamalar, keyfi aç-kapalar, dünyada eşi benzeri olmayan ve pandemiyle ilgisi bulunmayan yasaklar, vatandaşa ayrı, turiste ayrı yaklaşımlar salgının yayılmasını önlemediği gibi insanlarda da bıkkınlık ve güvensizlik yaratıyor.

Hem, madem topu topu iki ay sonra bütün önlemleri hiç salgın olmamış gibi kaldıracaktınız, kapatma döneminde bomboş sahilde, tek başına denize giren o amcaya, üstelik “Evim şurası” diye gösterdiği halde niye eşşek yüküyle ceza kestiniz?

[1] https://ourworldindata.org/covid-vaccinations

[2] https://t24.com.tr/yazarlar/esin-senol/pandemideki-hayalet,31756

━ bu yazardan

Adını da yazsaydınız!

"Adrese teslim kadro" ifadesi ne zaman günlük dilimize girdi, ne zaman bu kadar yaygınlaştı hatırlayan var mı? Kabaca bir şeyler hatırlıyorum; kesin olarak emin olduğum...

Saç teli

İnsanın canını çok yakan konularda konuşması da yazması da zor. Aslında çok...

Ankara’dan uzakta

9 yaşındaki oğlumun peşinde okul benim, spor senin, müzik hepimizin diyerek oradan...

Maymun çiçeği ve Hıfzısıhha’nın anlamı

“Evet, sayın yolcular, salgınlar çağının yeni (ara) durağı Maymun Çiçeği’ne hoş geldiniz!...

‘Şarkımızı ayakta söyleyeceğiz, zafer halkın olacak’

Şilili efsanevi müzik grubu İnti-İllimani Histórico, iki yıl önce pandemi nedeniyle ertelenen...

Camus’sal sağlık, bir imza, bir miting

Sağlık kamusal bir meseledir. Sağlığın bireysel olarak algılanmasına, toplumda öyle algılanması için...

Serbest gezen COVID dönemi

Pandemide içinde bulunduğumuz dönemin adını açıklıyorum naçizane: Serbest gezen COVID dönemi. “Tespit”imin esinini...

Derinde büyüyen sorun: COVID-19’un çocuklar üzerindeki etkisi

Belki, 10 yaşında bir çocuk sahibi olmanın verdiği “seçici algı” etkisidir bilemiyorum....

Sağlık Bakanlığı ‘ringlerden’ çekilirken

Twitleriyle meşhur Sağlık Bakanımız uzunca bir aradan sonra kameralar karşısına çıktı. Çıkmadan...

Pandemiyi usul usul ‘boşlayalım’ mı?

Üçüncü yılına girdiğimiz COVID-19 pandemisinde dünya çapında toplam vaka sayısı (13 Şubat...

Bende bir şey yok kanka!

Sınıf öksürük, hapşırık ve burun çekme sesinden geçilmiyordu. 10. sınıf öğrencisi A....

Güle güle CS-2, hoş geldin CS-3

Belki de miladi takvimin sonuna gelmişizdir artık! Öyle ya, COVID-19 pandemisiyle beraber...

━ son bir haftada

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz