20.2 C
Ankara

Ekonomi nasıl bitirildi: Yeşilyuva örneği

Paylaş:

Küreselleşme, emeğin sömürüsü ne diye sorsan kimse bilmezdi belki, ama son 20 senedeki manzarayı anlat desen anlatırlardı. Bin yıldır burayı ayakta tutan ayakkabıcılığın nasıl bitme noktasına gelip, Çin mallarına nasıl teslim olduklarını, evlerdeki halı dokuma tezgahlarının bir tanesinin bile nasıl kalmadığını, nasıl dövizle hammadde almaya mecbur bırakıldıklarını anlatırlardı.

Pencerelerine Eylül geldi mi kırmızı biber dizilerinin gerdanlık gibi dolandığı, önlerinde pekmez kazanlarının hoş bir kokuyla kaynadığı kerpiç köy evleri kim bilir ne aşklara, ne acılara, ne ölümlere, ne yokluklara, ne savaşlara, ne kıtlıklara şahitlik etmişti yıllarca. Dar sokakların kimisi çıkardı yola, kimisi çıkmazdı.

Çocukluğumdaki o çekiç sesleri, boya ve deri kokulu ayakkabı dükkanlarıyla dolu hareketli cadde şimdilerde ya boştu ya da çok çocuklu Suriyeli mültecilere bırakmıştı yerini. Yol boyunca kilitliydi dükkanlar ya da terkedilmişti savaş mekanlarını andırır gibi.

TARİKAT YURTLARI YÜKSELİYOR

Sadece üç- beş kişinin ziyaret ettiği, deprem bölgesi olmasına aldırmadan minareleri yükseldikçe yükselen çok sayıdaki camiden ezan vakitlerinde ezan sesleri birbirine karışıyordu.

Cumhuriyet Caddesi’ndeki tek canlılığı sağlayan erkeklerin sabah erken saatlerde gittiği kahvelerdi şimdilerde…Boy boy tarikat yurtları yükselmişti etrafta…

Neşesini, coşkusunu, ruhunu yitirmişti belki de düğünler. Tek eğlencesi kendi yöresinin müziklerini dahi unutmuş, ilahili, sokak aralarına kurulan kazanlarda kaynağan keşkeklerle yapılan düğünlerdi artık. Gençler baba mesleği ayakkabıdan karın doyuramaz olunca terk edip gitmişlerdi. Kimisi Avrupa şehirlerinde, kimisi Türkiye’nin büyükşehirlerinde kendisine gelecek aramıştı. Eskinin her evden gelen halı dokuma tezgahlarının sesi de yoktu artık.

Üzüm bağları küsmüştü. Bakanı yoktu çoğunun. Bağlara ve tarlalara tarım yerine evler yapılmıştı yüksekçesinden. Bir de yeraltından su çektirmişlerdi evlerine. Kimsenin sahip çıkmadığı evleri, anılarıyla birlikte yıkıyordu belediye. Birçok ailenin sülalesinin yarısı neredeyse hemen oturma alanına yakın mezarlıktaydı. Kimisi yaz mezarı, kimisi kış mezarı, kimisi güz mezarıydı.

Geçmişte belediyeyken mahalleye dönüştürülen, muhtarla yönetime mecbur edilen, artık geceleri doktor hizmeti bile olmayan, yıllarca Türkiye’deki birçok insanın ayağına giydiği ayakkabıları üreten, yıllarca evleri süsleyen halıların dokunduğu yer…

6-7 bin nüfuslu bu mahalledeki ellerden çıkan ayakkabıların kimisi İtalya’daki, kimisi Amerika’daki, kimisi ise Makedonya’daki dükkanları süslüyordu. Kadınlar da erkeklerine omuz vererek ayakkabı dikiyorlardı. Bazen evlerinde, bazen dükkanlarda, bazen de evlerin bahçelerinde sıra sıra. Ucuz emekti kadınınki, çocuğunki.

Şimdilerde ayakkabı dükkanlarının çoğu caddeden ve insanların evlerinin altındaki dükkanlardan mahallenin girişindeki sanayi sitesine taşınmıştı.

Oysa binlerce yıllık bir gelenekti ayakkabıcılık, yeni ismiyle Yeşilyuva’da, eski ismiyle Kaysar’da. Denizli’nin Acıpayam ilçesine bağlı bir mahalle şimdi. Kaysar, eski Rum İmparatorlarına verilen bir ad. 1908’de kasaba olmuş, 1925’de Yeşilyuva adını almış. Bugünün Yeşilyuvası’na Kaisaria adı, ilk defa İmparator Octavianus Augustus tarafından Romalı devlet adamı Sezar’ın (Caesar) onuruna bir unvan olarak verilmiş. 1200’lerde Türk yerleşimine açılmış. Türklerin yerleşmesinden önce de dericilik yapılan bölgede Türklerin yerleşmesinin ardından da dericilik yapılmaya devam etmiş. Yeterli su kaynaklarının olması ve çevrede hayvancılık yapılması dericiliğin yıllar boyu sürmesinde etkili olmuş.

Geçtiğimiz günlerde Yeşilyuva’ya oldukça yakın olan Karahöyük’de bulunan Ahi Evran’ın hocası Ahi Kaysar’ın mezarı da, bu bölgede. Ahi Kaysar’ın dericilik sanatının gelişmesinde görev aldığını usta-çırak ilişkisi içinde üretimin devamlılığı için buralarda çalıştığını gösteriyor. Meslek yıllarca dede, baba, torun şeklinde devam etmiş.

Tüm bu tarihi geçmişe karşın, Yeşilyuva hala kendi markasının üretim tescilini almış değil. Bu durum büyük markalara fason üretim yapmalarına, dolayısıyla daha çok emek ve az kazanç elde etmelerine neden oluyor. Bir de mahallenin hemen çıkışında tekstil fabrikasında çalışıyor çoğunluğu ve yurtdışına gönderilen havluları üretiyorlar.

Kaynaklara göre toplam hane içinde dericilik iş kolunda çalışanların hane oranı yüzde 40. Dikici mesleğini yapan hane sayısı yüzde 28.7 gibi oranı oluşturuyor.

FABRİKALARA KİLİT

Cumhuriyet Arşivinde yer alan 1946 tarihli bir belgeye göre Yeşilyuva’da 30 yıl süreliğine, 1000 Türk Lirası sermaye ile ayakkabı üretimi yapan esnafı korumaya ve ayakkabıcılığı geliştirmeye yönelik bir kooperatif kurulmuş. Mahdut Sorumlu Yeşilyuva Umumi Ayakkabıcı Sanatkârları Küçük Sanat Kooperatif Ortaklığı adıyla kurulan kooperatif ile ayakkabıcı esnafın hammaddelerini daha ucuza almaları ve ürettikleri ayakkabıları satacakları pazarları oluşturmaları amaçlanmış. Bugün Türkiye’nin kösele ihtiyacının yaklaşık yüzde 40-50’si buradan karşılanıyor.

Yakın geçmişe kadar camız köselesinden elde ayakkabı dikimi yapılırken, sonraki dönemde kendi ürettikleri derileri kullanmışlar, daha sonra da deri-kösele tabanlarından lastik tabanlı ayakkabılara geçilmiş, bu ayakkabılar köy ve kasabalarda alıcı bulmuş. Daha sonra yöresel olarak ‘gıcırdaklı’ denilen ayakkabı üretimi yanında, kösele ayakkabı, modern teknolojinin getirdiği, sıcak ve soğuğu fazla geçirmeyen, hafif poli tabanlar ya da yarısı poli, altı termo olan iki kısımlı tabanlar tercih edilmeye başlamış.

1960’lara kadar genellikle ilkokulu bitiren çocuklar bir ustanın yanında çalışmaya başlayarak 3-4 yıl çıraklık yaptıktan sonra, usta çırağın yetiştiğine kanaat getirirse peştamal bağlama töreni yapılmaktaymış.

Şu anda Yeşilyuva’da 40 bin metrekare alanda 7 blok ve 1 hizmet binası, 254 dükkânın yeraldığı “Yeşilyuva Ayakkabıcılar Küçük Sanayi Sitesi” bulunuyor. Üretim artık makine ile yapılıyor. Sipariş üzerine el yapımı ayakkabı da üretilebiliyor.

Kadınlar da ayakkabının saya denilen ön yüzünü işleyerek üretime katkı veriyorlar.

Ülke içerisindeki büyük ayakkabı firmalarına ve 42 ülkeye (İtalya da dahil) üretim yapılıyor. Geçmişte üretilenler hayvanlarla Fethiye’ye oradan Girit ve Meis adasına kayıklarla pazarlanırmış. Ancak makineleşme tam olarak gerçekleşmiş değil, bunun sebebi de üreticilerin birlik olarak güçlü bir şekilde hareket edememesi. 1950 öncesinde haftada 15-20 çift ayakkabı üretilebilirken, bugün bir işçi makineyle günde 40-50 çift ayakkabı üretebiliyor. Elle çalışan bir ayakkabıcı ise günde yaklaşık bir çift ayakkabı yapabiliyor. Geçmişte yılda 3 milyon çift ayakkabının üretildiği, çoğunun ihraç edildiği yerde, kovit süreci ve yaşanan ekonomik kriz, girdi maliyetlerinin artması nedeniyle üretim oldukça düşmüş durumda.

Geçmişte Yeşilyuva’da Türkiye’nin en büyük ve modern deri fabrikası Yeşilyuva Deri Sanayi kurulması ve kısa bir müddet de olsa üretim yapması sağlanmış. Ancak şimdilerle fabrika yıkılmış durumda.

1981 yılında üretime geçen YDSAN deri fabrikası işletme sermayesinin yetersizliği sebebiyle üç yıl boyunca yüzde 50 kapasiteyle çalışmış, YDSAN, sadece üç-dört yıl fiilen çalışabilmiş sonra da kapatılmış,

Şu anda Yeşilyuva’da ayakkabı üretiminin bir kısmı evlerin altındaki, halkın da genellikle dükkân diye bahsettiği küçük atölyelerde gerçekleşiyor. Ayakkabı üretiminin diğer önemli bir kısmı ise kooperatifleşilerek yapılan, yakın zamanda da tapuları dağıtılacak olan, Yeşilyuva Ayakkabıcılar Küçük Sanayi Sitesi’nde gerçekleşiyor.

Yeşilyuva’daki evlerin altında bulunan küçük atölyelerde ağırlıklı olarak ve Yeşilyuva Ayakkabıcılar Küçük Sanayi Sitesi’nde bir miktar ayakkabının üst derisinin dikimi ve işlenmesi anlamına gelen “saya dikimi” gerçekleşiyor. Saya dikim ustaları ayakkabı üreten işletmeler için fason üretim yapıyorlar. Aynı zamanda Yeşilyuva’da bütün olarak ayakkabı üretimi de gerçekleşiyor.

Ayakkabı derileri, Bursa, Gaziantep ve Bolu Gerede’den temin edilirken, ayakkabı alt tabanları çoğunlukla Denizli’de üretim yapan firmalardan sağlanıyor.

Satışlar ise markalı ayakkabı firmalarına yapılan fason üretim ya da toptancılara yapılarak gerçekleşiyor.

AYAKKABICILIK OKULU İSTİYORLAR

Gençlerin lise ve üniversite tercihlerinde bu mesleği tercih edip, bu konuda uzmanlaşmaları için teşvik edilmeleri ve bir takım unsurlarla ayakkabı uğraşının ve mesleğinin cazip hale getirilmesi de önem taşıyor.

Yeşilyuva Ayakkabıcılar Sitesi’ne girdiğinizde, ayakkacılar yeni eleman yetişmediğini belirterek, bu konuya önem verilmesini, artık çırak bulamadıklarını, gençlerin artık mesleği seçmek istemediğini belirtiyor.

Makineleşme sayesinde günde bir kişinin 3-4 takım ayakkabı çıkardığını belirten ayakkabıcılar, kalitenin artık yükseldiğini, tıra yüklenen ayakkabıların çoğunlukla yurtdışına gittiğini belirtiyor.

Dövizin yükselmesi, çivi vs gibi malzemelerin girdilerinin artmasına neden olması olumsuz etkiliyor.

Yapılan işe göre kazancın düşük olmasından yakınıyor ayakkabıcılar. Pandemi döneminde satışın yüzde 50 düştüğünü belirten ayakkabıcılar, malların çoğunu artık internet üzerinden sattıklarını, eskiden arabalara yükleyerek pazar pazar gezerek sattıklarını anımsatıyor. Ayakkabıcılığı devam ettiren son nesil ise haykırıyor, “Yeşilyuva’ya bir meslek lisesi, meslek yüksek okulu açılsın. Hiç çırak yok artık” diye. Gençler göç ediyor bir bilinmeze doğru…

━ bu yazardan

Var mı artıran, parti sayısı 122 oldu

Türkiye'de pekçok alanda içerik yoksunluğu yaşanıyor. Sayıların çok olması, içeriğin de boşaltılmasını...

Gezi/İzlenim: Bir Balkan günlüğü

Ankara Esenboğa Havalimanı'ndan Anadolu jet ile Sırbistan'ın başkenti Belgrad'a saat 18.05'te hareket...

AKP çıkar mı, çıkmaz mı?

14 Ağustos 2001'de kurulan ve 21.yılını kutlayan AKP o dönemde yeni bir...

Eğitim ‘para’nın altında kaldı: Kantininde 89 TL’lik hamburger satan üniversiteler

Yaşanan ekonomik krizin etkilediği en önemli sektörlerden birisi de eğitim oldu. Her...

Hekimlik nereye gidiyor?

Meclis'te sağlıkla ilgili yasa görüşmeleri sürerken, özel ve kamu sektöründeki çalışan doktor...

━ son bir haftada

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz